Edebiyat Edebi Eser Uygarlık ve Medeniyet Kültür ve Medeniyet

Uygarlık ve Medeniyet

    Uygarlık veya medeniyet, bir ülke ya da toplumun maddi ve manevi varlıklarının; düşünce, sanat, bilim, teknoloji ürünlerinin tamamını ifade eder. “Uygarlık”, bir toplumu başka toplumlardan ayıran, onun özgün yanını ortaya koyan, yaşam biçimlerinin, kullanılan alet ve teknolojinin, çalışma biçim ve yöntemlerinin, inançlarının, düşünsel ve sanatsal faaliyetlerinin, siyasal ve sosyal örgütlenme biçimlerinin bütünüdür.

Uygarlık anlamında Batı Avrupa dillerinde kullanılan sözcük “civilisation”, İslam dünyasında ise “medeniyet”tir.


   Medeniyet ve uygarlık kavramları çoğunlukla aynı anlamda kullanılmakla birlikte, uygarlık daha geniş bir anlam taşır. “Medeniyet”, belirli bir insan topluluğunun belirli bir coğrafya üzerinde ve belirli bir zaman içinde ortaya koyduğu değerlerle sınırlıdır. “Uygarlık” ise, binlerce yıl devam eden gelişmeler sonunda ortaya çıkan ve tüm insanlığın ortak eseri olan evrensel birikimlerdir. Uygarlığın ortaya çıkmasında insan aklının, bilim ve teknolojinin katkısı vardır. Uygarlığa tarih boyunca, sayılamayacak kadar çok ülkenin ve ulusun katkısı olmuştur. Bu katkı hala sürmektedir.

Uygarlıktan, insan toplumlarının, “Batı, İslam, Uzakdoğu ve Hint Uygarlığı” diye farklı şekillerde sınıflandırılmasını anlıyoruz. Bu farklılığı ise inanışlar, yaşam tarzı, gelenekler ortaya koymaktadır. Bu isimler aklımıza; din, mimari, üslup ve gelenek açısından farklı anlamlar çağrıştırmaktadır. İnsanlık tarihinde bilinen ilk uygarlık olan Sümerler’den bu yana yeryüzünde birçok uygarlık ortaya çıkmıştır. Bunlardan sadece beşi günümüzde varlığını sürdürmektedir.


  Bir insan topluluğunun bulunması, uygarlığın ortaya çıkmasına yetmez. Bir topluluğun uygarlık aşamasına vardığını söyleyebilmek için, kendinde bazı koşul ve nitelikleri toplamış olması gerekir. Her uygarlık, belli bir ekonomik yapının biçimlendirdiği bir değerler sistemidir. Bu uygarlığa, kendine özgü bir nitelik kazandıran en önemli etmen “ekonomik yapı”dır. Bunun yanısıra “din”, tek başına bir uygarlık yaratmaz; ama uygarlıklarda önemli rollerden birini oynadığı gerçektir. Uygarlığı oluşturan diğer önemli etmen de “düşünce, sanat yaşamı ve faaliyetleri”dir. Bu düşünce, sanat yaşamı ve faaliyetlerinin biçimi ve içeriği, uygarlıkları birbirinden ayırmada çoğu kez en başta gelen ölçütlerden bir olmaktadır.

Her canlı varlık gibi, uygarlıklar da ölmektedir. Doğma, büyüme, gelişme ve ölüm, tüm kültürlerin zorunlu olarak geçirdikleri aşamalardır, ortak yazgılarıdır ve hiçbir kültür bu döngüsellikten kurtulamaz. Siyasal kopuşlar, büyük felaketler ve kesiklikler ötesinde, uygarlıklar, zamanda ve mekanda varlıklarını sürdürür. Bir uygarlık, başka uygarlık ya da uygarlıklarla mutlaka ilişki içindedir. İnsanlık tarihi, uygarlıklar arasındaki bu tür ilişkiler ve onların sonucu ortaya çıkan değişikliklerin tarihidir bir yerde. Hiçbir toplum, dünyada tek başına yaşayamaz. Her toplum, diğer toplumlarla alışveriş yapmak zorundadır.


Edebibilgiler.com 2009 ©  Her hakkı saklıdır.