ŞİİRDE AHENK (SES VE RİTİM) Coşku ve heyecanı dile getiren metinleri incelemenin ikinci aşamasında, metnin ahenk özelliklerinin ortaya çıkarılması vardır. Ahenk, kelimelerin ses özelliklerine dikkat edilerek sıralanması sonucunda şiirde ortaya çıkan uyumdur. Ahenkli olmayan bir metne şiir denemez. Ahenk unsurlarına dikkat edilerek oluşturulan bir şiir, okuyucuya bir müzik parçasını dinliyormuş hissi verir. Şiir; tonlama, vurgu, ritim, ölçü ve her türlü ses benzerliğiyle ahenkli bir bütünlük kazanır. Aslında şiirdeki ahenk unsurlarının bir kısmı günlük konuşma dilinde de vardır. Vurgu ve tonlama, bu unsurlardandır. Vurgu ve tonlamanın ahengin oluşmasına yaptığı katkı, bir robotun konuşmasıyla bir insanın konuşması arasındaki farka dikkat edildiğinde belirgin biçimde hissedilir. Ses akışındaki düzen ve insan sesindeki duygusal değer, bir robotun konuşmasında olmaz. Konuşmanın insana özgü bir eylem olmasını sağlayan ve sese insana özgü duygusal bir değer katan bu durum, şiirlerin de ahenkli ve etkili olmasını sağlar. 1.VURGU VE TONLAMA Vurgu, bir kelimedeki hecelerden birinin ya da bir cümledeki kelimelerden birinin diğerlerine göre daha baskılı, daha kuvvetli söylenmesidir. Her dilin kendine özgü bir vurgu sistemi vardır. Tonlama, sesin, şiirde dile getirilen coşku, heyecan, hayal ve imgelere bağlı olarak yükseltilip alçaltılması, yani sesin temaya bağlı olarak düzenlenmesi ve değer kazanmasıdır. Bir kişinin mutlu olduğu andaki ses tonuyla kızgın olduğu andaki ses tonunun birbirinden farklı olması gibi farklı temalara sahip şiirlerin okunma tonları da birbirinden farklı olur. Örneğin, kahramanlık temalı bir şiirle bir aşk şiiri aynı ses tonuyla okunmaz. Bununla birlikte bir şiirdeki her dize de aynı ses tonuyla okunmayabilir. 2. RİTİM Şiirlerin ve müzik parçalarının ahenkli olmasını sağlayan unsurlardan biri de ritimdir. Ritim, şiirdeki ses tekrarlarından doğan uyumdur. Bir şiirdeki dizelerin ses bakımından uyumlu olmasını sağlayan bütün özelliklerin (ölçü, durak, kafiye, redif, asonans, aliterasyon vb.nin) tekrarı, o şiirin ritimli, dolayısıyla da ahenkli olmasını sağlar. A. ÖLÇÜ (VEZİN) Ölçü, şiirdeki dizelerin belli bir ölçüte göre birbirleriyle eşit olmasını sağlayan ses özelliğidir. Bir şiirin bütün dizelerinin, belli bir ölçüte göre birbirlerine eşit olması, yani aynı ölçünün bir şiirin bütün dizelerinde tekrarlanması, o şiirin ses bakımından düzenli ve uyumlu olmasını sağlar. Başlangıcından 20. Yüzyıla kadar Türk Edebiyatında şiirler ya hece ya da aruz ölçüsüyle oluşturulmuştur. a. Hece Ölçüsü: Hece ölçüsüyle oluşturulan şiirlerde, bütün dizelerin hece sayıları birbirine eşittir. Temeli İslamiyet Öncesi Türk şiirine dayanan bu ölçü, İslamiyet Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı döneminde daha çok Halk Edebiyatı şairleri tarafından kullanılmıştır. Hece ölçüsüyle oluşturulan şiirler okunurken dize sonlarında durulduğu gibi dize içlerindeki bazı yerlerde de durulur. Mısra içlerindeki bu yerlere durak denir. Bir şiirin hem dizelerindeki hece sayılarının birbirine eşit olması hem de bu dizelerin içinde aynı yerlerde durulması şiirin ritim bakımından zenginleşmesini sağlar. Şiir incelemelerinde duraklar artı (+) işaretiyle gösterilir. Halk şiirinde en çok kullanılan ölçü ve duraklar 4+3=7, 4+4=8, 6+5=11, 4+4+3=11, 7+7=14’lü hecelerdir.
b. Aruz Ölçüsü: Aruz, Arapça bir kelimedir ve “Çadırın ortasına dikilen direk” anlamına gelir. Bir edebiyat terimi olarak “hecelerin uzunluk ve kısalıkları temeline dayanan nazım ölçüsü” demektir. Aruz ölçüsü ilk olarak Arap edebiyatında kullanılmıştır. Daha sonra İran Edebiyatı’na geçen bu ölçü, XI yüzyıldan itibaren Türk şairlerince de uygulanmaya başlanmıştır. Rahat kullanılabilmesi için bol miktarda uzun heceye ihtiyacı olan bu ölçü, aslında Türkçe’nin kelime yapısına uygun değildir. Bu yüzden Aruzu ilk defa kullanan Karahanlılar Türkçe’nin kelimelerini bozarak kısa heceleri uzun okuma yoluna gitmişlerdir. Zamanla bu da yeterli olmamış; şairler, Arapça ve Farsça kelimeleri sık sık kullanmaya başlamışlardır. Bu durum, Türk dilinin kelime hazinesinin giderek yabancı kelimelerle dolmasına yol açmış, böylece şairlerin güzel kullanışlarından mahrum kalan Türkçe, anlam ve kavram bakımından yoksullaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Diğer yandan Türkçe, aldığı bu yabancı kelime ve kavramları Türkçeleştirdiği zaman güçlü bir dil olmuştur. Aruzla birlikte, halk arasında yaşamaya devam eden milli şiir ölçümüz hece, bu yoksullaşmayı bir ölçüde durdurmuş ve Türkçe kendi geleneği içinde varlığını sürdürmüştür. 1908’den sonra şairler arasında başlayan aruz hece tartışması, hecenin zaferi ile sonuçlanmış; ancak Divan Edebiyatı nazım ölçüsü olan aruzun da artık bir Türk şiir ölçüsü olduğu kabul edilmiştir. -Aruz ölçüsü daha çok Divan Edebiyatında kullanılır. -Aruzla yazılan ilk Türk eseri Yusuf Has Hacib’in yazdığı Kutadgu Bilig’dir. -Aruz XI. asırdan beri heceyle beraber kullandığımız ölçüdür. Bu ölçü zamanla Türkçe’ye en iyi şekilde uygulanmış, Mehmet Âkif, Yahya Kemâl, Faruk Nafiz gibi şairlerimizin elinde ustalıkla kullanılmıştır. Not: Aruz ölçüsünün temeli, hecelerin uzun ve kısa olmaları özelliğine dayanır. Ölçünün doğru bulunması için önce mısradaki hecelerin değerinin tespit edilmesi gerekir. Aruz vezninde heceler iki şekilde değerlendirilir. Açık / kısa heceler nokta ( . )ile gösterilir. Kapalı / uzun heceler çizgi ( – ) ile gösterilir. 1.Açık / kısa heceler : a. Ünlülerle biten hecelerdir. b. Bu heceler aruz incelemesinde ( . ) işaretleriyle gösterilir. c. Açık – kısa hecelerin ses değerleri “yarım” kabul edilir. 2. Kapalı / uzun heceler: Tam ses değeri taşıyan hecelerdir. a. Ünsüzlerle ve dilimize Arapça ve Farsça’dan geçmiş uzun ünlüler (â, î, û )’le biten hecelerdir. b. Bu heceler aruz incelemesinde (-) işaretiyle gösterilir. c. Kapalı- uzun hecelerin ses değeri “tam”dır. Aruz Ölçüsünde Kurallar: -Aruz ölçüsüyle oluşturulan şiirlerde her mısranın son hecesi – açık bile olsa – kapalı hece kabul edilir. Ulama: Bağlama, bağlayış anlamındadır. Sessiz harfle biten kelimeyi sesli harfle başlayan kelimeye bağlayarak okumaktır. Hece ölçüsünde de kullanılmaktadır. İmale: Aruz kalıbına uydurmak için kısa hecenin uzun sayılmasıdır. İki türlü imale bulunmaktadır. İmale-i Maksûr: Kısa uzatma manasındadır. Kısa olan hecelerin uzun okunmasıdır. Arapça ve Farsça kelimelerde zaten uzun ünlü olduğu için kullanılmasına gerek duyulmamıştır. Daha çok Türkçe kelimelerde kullanılır. İmale-i Memdûd: Buna "medd" de denilmektedir. Uzun bir heceyi bir kapalı bir açık hece halinde okumaktır. Sonu iki ünsüz veya bir uzun ünlü bir ünsüz ile biten kelimelerde kullanılır. Fazladan bir hece oluşacağı için eksik hece bulunan durumlarda kullanılır. Zihaf: Aruz kalıbına uydurmak için uzun hecenin kısa sayılmasıdır. Aruzda kullanılması sakıncalı görülür. Çok büyük bir aruz kusurudur. Bu sebeple şairler tarafından pek tercih edilen bir uygulama değildir. Aruz ölçüsünün 8 ana kalıbı vardır: 1.fa'ûlün (fe'ûlün) (._ _) 2.fâ'ilün, fâ'ilât (_._) 3.mefâ'ilün (._._) 4.fâ'ilâtün (_._ _) 5.müstef'ilün (_ _._) 6.mef’ûlâtü (_ _ _ .) 7.müfâ'aletün (._.._) 8.mütefâ'ilün (.._._) Her beyitte en az dördü bulunan bu parçalara tef'il, tef'ile ya da cüz adı verilir. Divan şiirinin kullandığı ölçü aruzdur. Aruzun, değişik uzunlukta ve ahenkte kalıpları vardır. Bu kalıplar uzun ve kısa hecelerin belirli sayılarda art arda gelmesinden oluşur ve uzun ve kısa hecelerden yapılmış kelimeleri karşılar. Divan şiirinin temeli beyit, yani ikili dizelerdir. Beyitler arasında anlam birliği bulunması şart değildir. A) Düz Kalıplar 1- Mefâilün / Mefâilün / Mefâilün / Mefâilün ( . - . - ) x 4 2- Müstef’ ilün / Müstef’ ilün / Müstef’ilün / Müstef’ilün ( - - . - ) x 4 3- Müstef’ilâtün / Müstef’ilâtün / Müstef’ilâtün / Müstef’ilâtün ( - - . - - ) x 4 4- Feûlün / Feûlün / Feûlün / Feûlün ( . - - ) x 4 B) Karışık Kalıplar 1- Mefâilün / Mefâilün / Feûlün ( . - . -) ( . - . - ) ( . - - ) 2- Feilâtün (Fâilâtün) / Feilâtün / Feilâtün / Feilün ( fa’lün) ( . .- -) (. .- -) (. .- -) ( . . - ) 3- Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün ( - . - - ) ( - . - - ) ( - . - - ) ( - . - ) 4- Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün ( - . - - ) ( - . - - ) ( - . - ) 5- Müfteilün / Müfteilün / Fâilün ( - . . -) ( - . . - ) ( - . - ) 6- Feûlün /Feûlün / Feûlün / Feûl ( . - - ) ( . - - ) ( . - - ) ( . - ) 7- Mefâilün / Feûlün / Mefâilün / Feûlün ( . - . - ) ( . - - ) ( . - . - ) ( . - - ) 8- Feilâtün (Fâilâtün) / Mefâilün / Feilün ( Fa’lün ) ( . . -- ) ( . - . - ) ( . , - ) 9- Fa’lün / Feûlün / Fa’lün /Feûlün ( . - ) ( . - - ) ( . - ) ( . - - ) 10- Mef’ûlü / Fâilâtü / Mefâîlü / Fâilün ( - - . ) ( - . - . ) ( . - - . ) ( - . - ) 11- Mef’ûlü / Mefâîlün / Feûlün ( - - . ) ( . - - - ) ( . - - ) 12- Mef’ûlü / Mefâîlü / Mefâîlü / Feûlün ( - - . ) ( . - - . ) ( . - - . ) ( . - - ) 13- Mef’ûlü / Mefâîlün / Mef’ûlü / Feûlün ( - - . ) ( . - - - ) ( - - . ) ( . - - ) 14- Mef’ûlü / Mefâîlü / Feûlün ( - - . ) ( . - - . ) ( . - - ) 15- Müfte’ilün / Fâilün / Müfte’ilün / Fâilün ( - . . - ) ( - . - ) ( - . . - ) ( - . - ) ARUZ ÖRNEKLERİ
|
Edebibilgiler.com 2009 © Her hakkı saklıdır. |