VEDAT TÜRKALİ

--------------------------------------------------------------------------------

     13 Mayıs 1919’da Samsun’da doğdu. Asıl adı Abdülkadir Pir Hasan. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü’nden mezun oldu. Maltepe ve Kuleli Askeri Liseleri’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1950’ye kadar yazıları ve eserlerinde "Hasan Denizli" takma ismini kullandı. 1951’de siyasal nedenlerle tutuklandı. 9 yıl hapis cezasına çaptırıldı. 7 yıl sonra koşullu olarak serbest bırakıldı. Vedat Türkali adını aldı. Rıfat Ilgaz’la birlikte Gar Yayınları’nı kurdu. 1960’ta "Dolandırıcılar Şahı" ile ilk senaryo denemesini yaptı. Otobüs Yolcuları, Üç Tekerlekli Bisiklet, Karanlıkta Uyuyanlar gibi önemli filmlerin senaryolarını yazdı. 1965’te senaryosunu yazdığı Sokakta Kan Vardı ile yönetmenliği de denedi. Bunların dışında düzyazıları, söyleşileri, savunmaları Tüm Yazıları Konuşmaları (2001), Tüm Yazıları Konuşmaları 2 (2014) adlı kitaplarda toplanmıştır. Ayrıca yazarın Kürt sorunu ile ilgili yazıları Özgürlük İçin Kürt Yazıları (2002), Özgürlük İçin Kürt Yazıları 2 (2014) adlı kitaplarında yer almaktadır. Vedat Türkali, senaryoları, oyunları ve romanları ile ulusal ve uluslararası alanda birçok ödül almıştır. Bir Gün Tek Başına adlı romanı ile 1974 Milliyet Roman ödülü ve 1976 Orhan Kemal Roman ödülü; Çekoslovakya’da Carlovy Vary Film Festivali’nde Bedrana filmiyle, 1982 Cidale, Güneşli Bataklık ile 1982 sendika ödüllerinden başka Dallar Yeşil Olmalı oyunu ile de 1970 TRT Sanat ödüllerini almıştır. 1 Mayıs 2004-1 Mayıs 2005 yılı, aydınların, sanatçıların, kültür sanat kurumlarının ve insan hakları savunucularının katılımı ile “Vedat Türkali Yılı” ilan edilmiştir. Çok çeşitli etkinliklerle geçen bu bir yıl, ilk kez yaşayan bir aydına armağan edilmiştir. Vedat Türkali, son olarak 2016’da Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği, ilkini Yaşar Kemal’in, ikincisini Zülfü Livaneli’nin aldığı “Beyaz Martı Edebiyat Onur Ödülü”ne layık görüldü. Edebiyatın çeşitli alanlarında muntazam eserler yaratan Vedat Türkali, 29 Ağustos 2016’da aramızdan ayrıldı.

--------------------------------------------------------------------------------

ESERLERİ

ROMAN:

Bir Gün Tek Başına (1975-1980)

Mavi Karanlık (1983-1985)

Yeşilçam Dedikleri Türkiye (1986)

Güven (2 cilt )

Tek Kişilik Ölüm


ANI:

Savunmalar (1989)

ŞİİR:

Eski Şiirler Yeni Türküler (1979)


OYUN:

141. Basamak (1971)

Bu Ölü Kalkacak (1976)

Dallar Yeşil Olmalı (1985)



SENARYO:

Dolandırıcılar Şahı (1960)

Üç Tekerlekli Bisiklet (1965-1984)

Otobüs Yolcuları (1965-1984)

Şehirdeki Yabancı (1965)

Karanlıkta Uyananlar (1965)

Bedrana (1974)

Güneşli Bataklık (1977)

Kara Çarşaflı Gelin (1977)

Kızgın Delikanlı ve Erkek Ali

ÖDÜLLERİ

1965 Altın Portakal Film Şenliği en iyi senaryo ödülü Karanlıkta Uyananlar ile

1971 TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü, Dallar Yeşil Olmalı ile

1974 Milliyet Yayınları Roman Yarışması birinciliği, Bir Gün Tek Başına ile

1974 Çekoslovakya Karlovy Vary Şenliği Ödülü, Bedrana ile

1976 Orhan Kemal Roman Armağanı, Bir Gün Tek Başına ile

1977 Altın Portakal Film Şenliği en iyi senaryo ödülü, Kara Çarşaflı Gelin ile


ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER

  • Cezaevinde Barış Türküsü

  • 950'den Notlar

  • İstanbul

  • Sultanahmet Cezaevi


CEZAEVİNDE BARIŞ TÜRKÜSÜ


Kalkın kardeşler ışıklar görünmeye başladı

Eski duvarlar değil bu duvarlar

Bir ak kuş gelip kondu kara çatıya

Dünyayı böylesine sardı mı kollar

Ne etsin kelepçe neylesin zincir

Kaç kez gösterdi tarih aldatmayacak bizi

Bu denizli kuşlu dünyada

Bir tek acılar mıdır payımıza düşen

Dökülsün yollara beş kıtada

Ekmek de özgürlük de barışın gülleridir

Yumuk elli bebekler pencerelerde bekliyor

Dünyayı çepeçevre kuşatan barış kervanlarını

Çelik canavarlar gibi tanklar değil

Caddelere yakışan özgürlük ekmek türküleridir


Limanlar barışla çalkalanmış

Çöller dağlar stepler denizler barış fırtınasında

Resimler gördük cezaevlerine yakışmayan

Kitaplar dergiler gazeteler dolusu

Siz bir meydan dolusu gülen esmer kardeşlerim

Kara güller gibi açılmıştınız bir sabah aydınlığında

Asya barış diyor Afrika barış diyor

Elde silah barış diyor

Seren direğinde ufuklara bakan gemici

Avrupalı çıkmış toplama kampından

Ekmek barış türküleri bekliyor

Bombardıman uçakları değil

Karşısına dikilmiş ölüm tüccarlarının

Dünya barış diyor

Sevmek yaratmak yaşamak nedir

Görelim milyara yakın korkusuz cıvıl cıvıl

Görelim Kore'den Çekoslavakya'ya kadar

Düşlerimiz ellerimiz sizinledir

Barış sizinledir


Bu taş duvarlar bu demir parmaklık kardeş

Van Gölünden Ağrıdan Ergene Irmağına

Çürüyüp dökülmüş karanlıkta kökleri

Mapusane bahçesinde el kadar mavilik

Bir zaman gerili dursun başımızda

Gardiyanlar dolaşsın daha bir zaman

Parmaklık hükmünü yürütsün

Çiçeklerle donatacak kollarını bahar dalları gibi

Karanlıkta barış kervanlarını bekleyen

Çileden çileye batmış senin emekçi halkındır

Yirmisinde bir delikanlı gibi dalıp maviliklere

Yirmisinde bir delikanlı gibi

Dudaklarından öpeceğim gün

Masmavi özgürlüğün

İnan ki yakındır



950'DEN NOTLAR


Yüce dağ başları dumanlı dumanlı

Irmaklar yorgun ağır

İnsanlar yapayalnız

Nedir üstümüzdeki bu karanlık bulut

Irgatın akşamlara kadar düşündüğü nedir

Yabancı bandıralar bayraklar emirler

Ne maviliklerde ferahlık ne toprakta güven

yurda ölüm tüccarları kurulmuş

Bu vatan bu millet bu bayrak

Satılmaz diyenden hesap sorulmuş

Yollar fabrikalar tarlalar

Bir hançer altında amansız

Dağ taş haber bekler hürriyetten

Nedir bu toprakların bitmeyen çilesi

Nedir nedir nedir

Bu gün karanlıkta apansız

Bir çığlık yükseldi memleketten

Ben bayraksız hürriyettsiz neylerim dedi

Kınalı keklikler uçtu düz ovalardan tabur tabur

Yabancı bu memlekette işin ne

Yerin altında damar damar madenlerimiz var

Bizi bekler

Götürüp top dökemezsin

Dağlarımız ırmaklarımız bize göredir

Tarlalarımız bize kadar

Ekemezsin

Bizim bu toprak için

Bu topraklarda dökülecek kanlarımız var

Elini kolunu sallayarak bu memlekette

Giremezsin çıkamazsın

Biliriz yağmaya geldin yabancı

Senin bu memlekette işin ne


Biliyorum bir gün karanlıkta

Kesecekler yolumuzu

Ya siz çocuklar

Nasıl anlatmalı sizlere olup bitecekleri

Çocuklar bizim dediğimiz

Yüzümüze utanç duymadan bakmaktır

Mal değil mülk değil istediğimiz

Size namuslu bir dünya bırakmaktır



İSTANBUL


Salkım salkım tan yelleri estiğinde

Mavi patiskaları yırtan gemilerinle

Uzaktan seni düşünürüm İstanbul

Binbir direkli Halicinde akşam

Adalarında bahar

Süleymaniyende güneş

Hey sen güzelsin kavgamızın şehri


Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde

Bakışlarımda akşam karanlığın

Kulaklarımda sesin İstanbul


Ve uzaklardan

Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde

Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul


Plajlarında karaborsacılar

Yağlı gövdelerini kuma sermiştir.

Kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında

Balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın

Meyvesini birlikte devşirirler

Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul


Et tereyağı şeker

Padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde

Yumurta masalıyla büyütülür çocukların

Hürriyet yok

Ekmek yok

Hak yok

Kolların ardından bağlandı

Kesildi yolbaşların

Haramilerin gayrısına yaşamak yok


Almış dizginleri eline

Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası

Onların kemik yalayan dostları

Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi

Ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel

Ve sen

Ve sen haktan bahseden Ortaköyün Cibalinin işçisi

Seni öldürürler

Seni sürerler

Buhranlar senin sırtından geçiştirilir

İpek şiltelerin istakozların

ve ahmak selameti için

Hakkında idam hükümleri verilir


Haktan bahseden namuslu insanları

Yağmurlu bir mart akşamı topladılar

Karanlık mahzenlerinde şehrin

Cellatlara gün doğdu

Kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır

Bir kalem yazın vardır

Dudaklarını yakan bir çift sözün vardır

Söylenmez


Haramiler kesmiş sokak başlarını

Polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi

Haramilerin elinde

Ve mahzenlerinde insanlar bekler

Gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer

Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü

Can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde


Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul

Bulutların ardında damla damla sesler

Gülen çehreleri ve cesaretleriyle

Arkadaşlar çıktı karşıma

Dindi şakalarımın ağrısı


Bir kadın yoldaş tanırdım

Bir kardeş karısı

Hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları

Ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi

Cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında

Gebeliğin dokuzuncu ayında

Aç kurtların varoşlara saldırdığı

Tipili bir gece yarısı

Sırtında çok uzak bir köyden indirdi

Otuzbeş kiloluk sırrımızı

Zafer kanlı zafer kıpkırmızı


Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul

Bekle bizi

Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle

Parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla

Mavi denizlerine yaslanmış

Beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle

Ve bir kuruşa Yenihayat satan

Tophanenin karanlık sokaklarında

Koyunkoyuna yatan

Kirli çocuklarınla bekle bizi

Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi

Bekle dinamiti tarihin

Bekle yumruklarımız

Haramilerin saltanıtını yıksın

Bekle o günler gelsin İstanbul bekle

Sen bize layıksın



SULTANAHMET CEZAEVİ


Sabah serinliği gün ağarıyor

Demir taş küf yosun

Sen böyle gecenin ortasında

olan bitenden habersiz

Uyuyor musun?


Güvercin sesi çocuk sesi tren sesi

Parmaklıklara yakışmayan ne varsa

Duvarlarında


Güneş bütün gün çağıradursun

Elden ne gelir

Yaşamak böyle kanlı akarsa

Maviliğin dibinde böyle gözyaşalrı

Kirli ağır durgun

Daha bir süre akıp gidecek Duvarlarında




Edebibilgiler.com 2009 ©  Her hakkı saklıdır.