ESKİDİKÇE
Güneşi karşılıyoruz mutlu çığlıklarla öperek
Dağı, ovayı
Yüzyılların uykusunu
Otu, börtü böceği
Bir kanat vuruşta uçan kartalı
Ağır akan ırmağı
Ağzında dünyayı taşıyan leyleği
Korkunç bir yalnızlık duyan karacayı
Yaşamak süsler eklemektir sonsuz gerçeğe
derin bir soluk almak gibi
Pencereden dışarı bakmak gibi gökyüzüne
Bir kırlangıç uçmak gibi
Kök salmak gibi toprağa
Ölümse, açılan bir eski zaman sandığı
Zaman diyorsun, bir çingene gibi karşıma çıkıyorsun o zaman
O zaman zaman kaçıyor
Kim tutabilir şimdiyi dünü eskiyi
Ölümlerden ölüm beğeni
Kırk katırı kırk satırı
Saçlarında güller, karanfiller, dünyanın en güzel kırları
Saçında gelincikler, sabah çiyi ve tarlakuşları
Çizmeli kedi
Yedi derya geçen şehzade
En güzel sırma tel
Sabahın yedisi ve ıssız göl
Ve güneşin hiçbir şeyi
Güvercinlerin çığlığı
Yüz çocuk ırmağa koşuyor
Bin çocuk daha
Ve yanıyor ayakları kumlarda
Tozda ve küllerde ve saçında
Anılar eskidikçe, insan yaşlandıkça
Kavağın gölgesi suya düştükçe
rüzgarın sesi ve sis, odaya dolar
Ve dağlar uzakta çok uzakta
Şimdi, şu sabah gibi güzel oldukça
Kırıldıkça kırağı
Uçuşunu görmek güvercinlerin gökte
Beni bir çocukluk anısı gibi duygulandırıyor
Görmüyor güneşi akşam ezanı köyde
Yalnız sular mı uykuya varacak dağlar kayalar mı şimdi
İşte çam çıraları da bitti
Haydi sen de var uykuya
Çöksün üstüne gecenin karanlığı
|