NEF'İ

--------------------------------------------------------------------------------

     Nefi denilince akla gelen ilk şeylerden biri hicivleridir.Hiciv Divan Edebiyatı'nda yermek,eleştirmek anlamında kullanılır.Nefi’nin sadece hicivleriyle ün salmadığını ve kaside alanında da başarılı eserler verdiğini ,hatta ve hatta kaside denilince de akla gelen ilk ismin Nefi olduğunu az çok edebiyat bilgisi olan bir çok insan bilir.Nefi öyle bir yazar ki, övgü ve yergi sanatını yani kaside ve hiciv sanatını bir arada kullanarak büyük bir başarı elde etmiştir. Aslında birbirlerine zıt olan bu sanatları uygulamak her baba yiğidin harcı değildir. Hicivlerinden dolayı ona genç yaşta “Zari” mahlası verilmiştir.”Zari” günümüz Türkçesiyle “zararlı, faydası dokunmayan” anlamları taşır.O öyle bir Hiciv sanatı işlemiş ki

1585 Erzurum defterdarı olan Gelibolulu Müverrih Ali, şiirlerini görmüş, beğenmiş ve bu genç şaire Nef'i "Nafi” yararlı" mahlasını vermiştir.Ne kadar yararlı bir şair, orası meçhul tabii.Öyle ki, Nefi yazmış olduğu hicivleriyle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekmeyi başarmıştır.

       Dönemin Müftüsü ile aralarında geçen bir atışma oldum olası beni Nefi’nin büyük bir şair olduğuna inandıran güzel atışmalardan biridir.Aslında güzel bir atışma olduğu söylenemez; bilakis ağır sözlerle kurulmuş,destansı sözler içeriyor.Malum bizim Nefi oturtucu sözlerin adamıdır.Dönemin müftüsü görünüşte Nef'i yi öven, fakat içeriğinde Nef'i ye kâfir diyen bir beyit oluşturup halka sundu.Üstad Nefi’de boş durur mu sanırsınız? Nefi’ye biri kafir diyecek ve Nef’i masum masum, hiçbir şey yokmuş gibi davranacak.Üstad boş durmadı. Hemen bu beyite karşılık bir beyit de o yazdı:


"Müftü efendi bize kâfir demiş.

Tutalım ben O'na diyem müselman.

Lâkin varıldıkta ruz-ı mahşere,

İkimiz de çıkarız orda yalan."


diye cevap vermişdir.Bu öyle oturaklı bir beyitti ki,dönemin müftüsü bu beyite karşılık olarak başka bir beyit yazma cüreti gösterememiştir.Yani kısacası Nefi öyle bir hiciv ustasıydı ki sadece bir hicvinden dolayı bir çok insanın ağlamasına, efkarlanıp dünyadan soğumasına sebep olabiliyordu. Biraz garip ama açıkcası dönemin kabus, sinir bozucu şairlerin en önde geleniydi. Diline,kalemine pek sahip olamadığından ölüm sebebi de yazıp çizdiği, karalayıp durduğu hicivleri yüzünden olmuştur.Ölüme giden bu yolda hicivlerini üstüne basa basa söylemesi beni çok güldürmüştür.

    Öyle ki o zamanın sadrazamlarına şiir şeklinde küfür ettiği için bir kez zindana atıldı; ama padişah bunu öğrenince kendisini affetti.1 ay sonra tekrar küfür etti ve yine zindana atıldı ve yine padişah Allah'ın sabrı üç kezdir diyerek, "bir kez daha affediyorum seni" dedi ve tekrardan bizim sivri dilli Nefi'yi affetti. Aradan epey bir zaman geçti.. Bizde bir tabir vardır: “Can çıkar huy çıkmaz” diye, malum bu söz tam bizim Nefi'ye göreydi Nefi dayanamayıp ne de olsa beni tekrardan affedip bırakırlar diye düşündüğünden olsa gerek, tekrardan küfrettiği için nihayetinde boğularak öldürülmüştür.Boğularak öldürülmesinin sebebi de Nefi’nin tamamen kendi isteği dahilinde gerçekleştirilmiştir.Sonuçta bir çok kez affedilmesine karşın, diline sahip çıkmayıp kendi ölüm fermanını yine kendi elleriyle imzalamıştır.

--------------------------------------------------------------------------------

ESERLERİ

Sihâm-ı Kazâ (Hiciv şiirleri),

Türkçe Dîvân

Farsça Dîvan


ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER

  • Gazel

  • Siham-ı Kaza'dan

  • Gazel

  • Gazel

  • Kaside (4.Murat İçin)

  • Gazel

  • Rubai

  • Rubai

  • Rubai

  • Hicviye


GAZEL


Ağyâre nigâh etmediğin nâz sanırdım

Çok lutf imiş ol âşıka ben az sanırdım


Gamzen dili rüsvâ-yı cihân eyledi

Billâh ben ol âfeti hem-râz sanırdım


Seyr eylemesem âyînede aks-i cemâlin

Hüsn ile seni meh gibi mümtâz sanırdım


Ma'mûr idügin bilmez idim böyle harâbât

Mestâneleri hâne-ber-endâz sanırdım


Sihr etdiğini senden işitdim yine Nef'î

Yoksa sözünü hep senin i'câz sanırdım


SİHAM-I KAZA'DAN


Gürci hınzırı a samsun-ı muazzam a köpek

Kande sen kande nigehbani-i alem a köpek


Vay ol devlete kim ola mürebbisi anun

Bir senin gibideni cehl-i mücessem a köpek


Ne gune kaldi meded devlet-i Al-i Osman

Hey yazuk hey ne musibet bu ne matem aköpek


Ne ihanetdür o sadra bu zamanda ki anun

Olmaya sahibi bir Asaf-ı kerem a köpek


Hidmet-i devlete sair vüzeradan göreler

Bir fürumaye koca ayuyı akdem a köpek


Bu mahlallerde ki Bagdadı ala şah-ı Acem

Arz-ı rumu ede teshir Abaza hem a köpek


Sattınız iki soysuz bir olup hanlığı

Kimseyietmedünüz bu işe mahrem a köpek


Paymal eylediniz saltanatın ırzını hem

Yok yereoldı telef ol kadar adem a köpek


Hiç hanlık satılır mı hey edebsiz hain

Tutalım olmamış ol fitne muazzam a köpek


Sen kadar düşmen-i devlet mi olur a hınzır

Ne turur saltanatun sahibi bilsem a köpek


Ehl-i dil düşmeni din yoksulu bir melunsun

Öldürürlerse eğer can-be-cehennem a köpek


Böyle kalur mu soysuzlar elinde devlet

noldu ya gayret-i şahenşeh-i azam a köpek


Hak götürdü arabı gitti hele dünyadan

Kim götürse akabince seni bilmem a köpek


File nacar meger yükledeler tabutunu

Çekemez cife-i murdarunu adem a köpek


Filler de çekemezse ne acep laşeni kim

Var mı bir sencileyin div-i mülahhem a köpek


Sen soysuz eşek ol Kirliorospu yaraşur

Bindürüp sırtına teşhir edersem a köpek


GAZEL


Âşık olduk dâm-ı zülf-i yâre düşdü gönlümüz

Akla uyduk bir garîb âvâre düşdü gönlümüz


Gamdan âzâd olmağa bilmem ne çâre eylesek

Kaldı hayretde acep bîçâre düşdü gönlümüz


Âşık olmakdır yine evlâsı ammâ derd bu

Bir mülâyim âfet-i mekkâra düşdü gönlümüz


Çeşmi bir zahm urdu tîğ-ı gamze-i bürrân ile

Göz yumup açınca yüz bin pâre düşdü gönlümüz


Fâriğ olsak n'ola dilber sevmeden Nef'î gibi

Hüsn-i hulk-ı şâh-ı meh-dîdâra düşdü gönlümüz


Şevkımız yok zevk-i câm-ı lâ'l-i nâb-ı dilbere

Şi'r-i hâkân-ı şeker-güftâra düşdü gönlümüz


Hazret-i Sultân Murâd Hân-ı kerîmü'ş-şân kim

Şevk-i medhiyle garîb efkâra düşdü gönlümüz


Cüst ü cû etdik âlem-i endîşede

Iztırârî vâdî-i inkâra düşdü gönlümüz


GAZEL


Âşıka ta'n etmek olmaz mübtelâdır n'eylesin

Âdeme mihr ü mahabbet bir belâdır n'eylesin


Gönlü dilberden kesilmezse acep mi âşıkın

Gamzesiyle tâ ezelden âşinâdır n'eylesin


N'ola ta'yin etse zabt-ı mülk-i hüsnü gamzeye

Zülfü bir âşüfte-i ser-der-hevâdır n'eylesin


Zülfüne kalsa perîşân eylemezdi dilleri

Anı da tahrîk eden bâd-ı sabâdır n'eylesin


N'ola olsa muztarib hâl-i dil-i uşşâkdan

Sînesi âyîne-i âlem-nümâdır n'eylesin


Olmasa Nef'î n'ola dil-beste zülf-i dilbere

Tab'-ı şûhu dâma düşmez bir Hümâdır n'eylesin


4. Murata Sunduğu Kaside


esdi nesim-i nevbahar açıldı güller subdem

açsun bizüm de gönlümüz saki meded sun cam-ı cem


erdi yine ürd-i bihişt oldı heva anber-sirişt

alem bihişt-ender-bihişt her guşe bir bag-ı irem


gül devri ıyş eyamıdır zevk u sefa hengamıdur

aşıkların bayramıduf bu mevsim-i ferhunde-dem


dönsün yine peymaneler olsun tehi humhaneler

raks eylesun mestaneler mutribler etdükçe nagam


bu demde kim şam u sehher meyhane bga reşk ider

mest olsa dilber sevse ger ma'zurdur şeyhü'l-harem


ya neylesun biçareler alüfteler avareler

sagar suna mehpareler nuş itmemek olur sitem


yar ola cam-cem ola böyle dem-i hurrem ola

arif odur bu dem iyş u tarabla mugtenem


zevki o rind eyler tamam kim tuta mest ü şad-kam

bir elde cam-ılale-fam bir elde zülf-i ham-be-ham


lutf eyle saki nazı ko mey sun ki kalmaz böyle bu

dolsun sürahi vü sebu boş durmasun peymane hem


her nev-reside şah-ı gül almış eline cam-ı mül

lutf et açıl sen dahi gül ey serv-kad u gonce-fem


bu dürd ü bu safi deme dönsün piyale gam yeme

kanun-ı devr-i da'ime uy sen de mey sun dem-be-dem


meydür mihekk-i aşıkan aşub-ı dil-aram-ı can

sermaye-i pir-i mugan piraye-i bezm-i sanem


mey akılı irşad eder aşıkları dilşad eder

seyle virür berbad ider dillerde koymaz gerd-i gam


mey ateş-i seyyaledür mina kadehle laledür

ya gonce-i pür-jaledür açmış nedsim-i subh-dem


saki mede mey sun bize cam-ı cem-i key sun bize

rıtl-ıpeyapey sun bize gitsün gönüllerden elem


biz aşık-ı azadeyüz amma esir-i badeyüz

alüfteyüz dil-dadeyüz bizden gitsün gönüllerden elem


bir cam sun Allah içün bir kase de ıl mah içün

ta medh-i şahenşah içün alem ele levh ü kalem


ol afitab-ı saltanat ol şeh-süvar-ı memleket

cam-bezm ü hatem-mekremet memduh-ı esnaf-ı ümem


eblak-süvar-ı rüzigar-aşub-ı rum ı zengibar

leşkar-şikar-ı kam-kar behram-ı efridün-alem


piraye-i mülk ü milel sermaye-i din düvel

k'olmuş nasibi ta ezel tac-ı feridın taht-ı cem


hakan-ı osmani-neseb kim münderic zatında heb

islam-ı faruk-ı arab ikbal-i perviz-i acem


sultan murad-ı kamuranefser-dih ü kişver-sitan

hen padişah hem kahraman sahib-kıran-ı cem-haşem


şahanşeh-i ferhunde-baht arayiş-i dihim ü taht

bahtı kavi ikbali saht iskender-i yusuf-şiyem


şah-ı cihan-ara mıdur mah-ı zemin-pira mıdur

behram-ı bi-perva mıdur ya afitab-ı pür-kerem


şahane-meşreb cem gibi sahib-kıran rüstem gibi

hem isi-i meryem gibi ehl-i dil ü ferhunde-dem


dünya vü mafiha nedür cennetde olsa ya nedür

lutf eylemek zira nedür yanında bir nakd ü selem


cümle hünerden bnasib sırr-ı aceb sun-ı garib

meclisde şuh u dil-firib ceng edicek şir-i ücem


gahi ki cihan ol şir-i yele hışm ile tig alur ele

olur cihan pür-zelzele basdukça meyhane kadem


ol dem ki kasd-i ceng eder sahraları gül-reng eder

dünyayı hasma teng eder olusa sam u güstehem


ssürdükçe hasma yektene bazmaz silah u cevşene

yer kalmaz asla düşmene illa beyaban-ı adem


ey hüsrev-i ali-nijad v'ey daver-i pak-i'tikad

ey şah-ı sahib-adl ü dad ey padişah-ı muhterem


sen bir şeh-i zi-şansın şahenşah-i devransın

yani ki sen hakansın devrinde ben hakaniyeyim


ben gerçi bir bi-hasılem şakird-i ders-i müşkilem

hem mekteb-i ehl-i dilem halk olmadan levh ü kalem


sözde nazir olmaz bana ger olsa alem bir yana

pür-tumturak ü hoş-eda ne hafızem ne muhteşemem


hakaniyem ben muhteşem yanumda serheng-i haşem

hafız olur lebestdem hamem edince zir ü bem


nef'i yeter daevayı ko dünya ile gavgayı ko

efleke istignayı ko hake yüzün sür la-cerem


kaldur elin eyle du'a buldı kasiden intiha

şimdi du'a etmek sana hem müstehabdur hem ehem


nice kaside bir kitab mecmua-i pür-intihab

her nüktesi faslu'l-hitab her beyti bir genc-i hikem


ta kim cihan ma'mur ola geh emn ü geh pür-şur ola

ikbal ile mesrür ola ol husrev-i vala-himem


GAZEL


Tûtî-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil

Çarh ile söyleşemem âyînesi sâf değil


Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana

Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil


Yine endîşe bilir kadr-i dür-i güftârım

Rûzigâr ise denî dehr ise sarrâf değil


Girdi miftâh-ı der-i genc-i ma'ânî elime

Âleme bez-i güher eylesem itlâf değil


Levh-i mahfûz-ı suhandir dil-i pâk-i Nef'î

Tab'-ı yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değil


Rubai


Ya Rab kerem et bendene ihsan eyle

Düşvâr olan ahvalimi âsân eyle

Dünya hevesinden koma gönlümde eser

İstersem eğer cenneti zindan eyle


Rubai


Ya Rab dilimi sehv ü hatâdan sakla

Endîşemi tezvîr ü riyâdan sakla

Basdım reh-i va'di-i rüba'iye kadem

Ta'n-ı har- nâdân-ı dü-pâdan sakla


Rubai


Ey dil hele âlemde bir âdem yoğ imiş

Var ise de ehl-i dile mahrem yoğ imiş

Gam çekme hakikatde eğer ârif isen

Farz eyle ki el'an yine âlem yoğ imiş


Hicviye


“Fırsatî sen bu semti bilmezsin

Eyleme gel bizimle yok yere ceng

Sana kaç kere dedim anlamadın

Sözde mazmûn gerekir â pezeveng”



Edebibilgiler.com 2009 ©  Her hakkı saklıdır.